Ali Rıza Gürsoy Söyleşisi

Ovacık Köyü Yardımlaşma Derneğinin Kurucu Başkanı Ali Rıza Gürsoy İle İzzet Özen Arasında Yapılan Söyleşi

Hoşgeldiniz Ali Rıza Bey. Gerçi yeni nesil dışında köyümüzün büyük çoğunluğu tarafından yakından tanınıyorsunuz. Ama tanımayanlar için kendinizi tanıtırmısınız?

1933 yılında Ovacık köyünde Şükrü ile Ayşe Gürsoyun dördü erkek biri kız olan beş çocuğundan ilki olarak dünyaya geldim.

İlkokulu köyde bitirdikten sonra ortaokulu okumak üzere Divriğiye gittim. O dönemde babam onbir tarlayı rehin bırakmıştı, onun maddi sıkıntıları yüzünden orta okulu bırakıp 9/9/1950 tarihinde İstanbula geldim.

O dönemde sizden önce İstanbula gelmiş ve yerleşmiş olan köylülerimiz varmıydı? Varsa kimlerdi bu insanlar?

Vardı tabi. Bekar uşağı çoktu, aile olarakta dört ev vardı. Zeynel Çavuş, Musa Öztürk, Çekemin Rıza Amca bide Mustafa Çavuş gilin Ali amca vardı aile olarak. Yine otuzbeş-kırk kişide bekar uşağı vardık burada. Bekarlar, çalıştıkları yerlerde veya tuttukları odalarda kalırlardı. İstanbulda çalıştığım ilk iş; İnsaat Mühendisi Hüsnü beyin yanına girdim, onun işlerine bakıyordum. Sonrasında o beni büyük adaya Anadolu Klübüne götürdü, orada oyun salonu kontrol memurluğu yapıyordum. Askere gidene kadar ve askerden döndükten sonrada orada çalıştım. Kurtuluşta bakkal dükkanı açtım. Sonra otobüs aldım İstanbul-Alıçova arası çalışan. Bir sene sonra onuda sattım. Sonrasında 1966 da İstanbul Sanayi Odasına girdim, çalıştım ve 1988 de oradan emekli oldum. Sonrasında oniki sene bir inşaat şirketinin emlak işlerine baktım.

Aile hayatınızdan da bahsedermisiniz?

1958 de Hatice hanımla evlendim. Üç oğlum oldu onlarla meşgul oldum, okuttuk, üçüde üniversite bitirdi, üçüde emekli şimdi, evliler ve birertane torunum var onlardan.

Ali Rıza bey, derneğimizin ilk kurucusu olarak o dönemi, yani derneğin kuruluş dönemini bize anlatabilirmisiniz? Neden İstanbulda köyümüz için bir dernek kurma ihtiyacı hissettiniz? Bu dönemde kimlerle beraber hareket ettiniz? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Efendim köy derneğini ilk defa 1962 de kurmaya teşebbüs ettim. O zaman enfazla kırk kişi vardı köyden burada. İki sene uğraştım, kimse yanaşmadı, bizim köyün derneği olmaz diye. Rahmetlik Kara Ali Şimşek burada Cerrahpaşada ölmüştü. Çok sevdiğim muhterem bir büyüğümüzdü hakkatten. Onu Karacaahmete götürdük defnettik. Çıkarken mezarlığın içinde bir boşlukta durdurdum hepsini böyle dizdim. Onsekiz- yirmi kişi vardık. Dedimki; Gelin bu köyün derneğini kuralım. Bakın Kara Ali gibi köyümüzden pehlivanlığa çıkan, kabadayılık eden, köyümüzü temsil eden, Unkapanında elini beline attığı zaman tabanca çekiyor sanılan oysa tütün tabakasını çıkaran, narayı bastımı önünden herkes kaçardı dedim. Böyle bir insan sahipsizlikten burada, bakımsızlıktan öldü dedim. Gene bizim köylüler; Bizim köyün derneği olmaz derken. Size bir soru soracağım, kimse başkasının adına karar vermesin dedim. Sıradan sordum herkese sen derneğe üye olurmusun diye, herkes tamam dedi ve dernek kurulmuştur dedim.Aşağı yukarı onsekiz kişiyle kurduk. Bunlardan Mamokağa gilin Veli Kaya, Yusuf Çavuş gilin Veli Kaya, karşıdan Gazi Şimşek, Mustafa Öztürk vardı aklımda kalan. Bu onsekiz kişiden 25 er Lira aldım. Mühür, gazete ilanları ve evraklar için ve müracat ettik. Gene tekrar Kurtuşuşta, evimde toplantı yaptık, geldiler karar verdik ve 1964 yılında derneği kurduk. Ben bir numaralı üyesiydim derneğin. Sonrasındada ilk dört-beş dönem başkanlığını yaptım. Bu ilk dört-beş senenin sonundaki bir kongrede veda mesajı yayınlayarak aday olmadım.

Derneğin ilk kurulduğu, sizin başkanlık yaptığınız dönemlerde ne gibi faaliyetler yaptınız? Neler başardınız? Derneğin ilk günleri nasıldı?

Derneğin kırk üyesi vardı 5 er Lira aidat toplardık onuda herkes vermezdi. Bundan çok faaliyet yapamadık. Ama köydeki hastalara bazı yardımlarımız oldu. Örneğin; Koca Sait in oğlu Abdullah Sivasta kanser teşhisiyle ameliyat edilmişti. Bağırsağını dışarıya vermişlerdi. Onu İstanbula getirttik ve Ali Urasa ameliyat ettirdik. Kanser değilmiş, tedavisini yaptırdık. Murtaza Şimşek (Erkek) felç olmuştu, belden aşağısı kuru ağaç gibiydi. Onu getirttik ve tedavi ettirip yürüyerek köye gönderdik. Bazı durumu müsait olmayan hastaların ilaçlarını yaptırdık.

Çoğunlukla sağlık üzerine faaliyetleriniz vardı yani?

Sağlık üzerine. Çünkü para yoktu. Kırk kişiden ayda hepsini toplayabilsen 200 Lira ederdi aidatlar. Hepsini toplayamıyorduk, istifa edenler vardı. Yani pek randıman gösteremedik parasızlıktan. Üye yoktu, aidatlar böyleydi. Vallaha çok zordu. Millet alışmamış, benimsememiş. Mücadele etmek çok zordu. 5 Lira aidat almak için 5 sefer peşine giderdik. Bir defa da Kasımpaşada konser yaptık köylülerimiz için. Sanatçı olarak Ali Ekber Çiçek, Cemile Cevher Çiçek ve Haydar Ağbaba vardı hatırladığım. Biletler 5 Lira idi.

Yeni nesil yöneticilerden beklentileriniz varmı? Onlara verebileceğiniz öğütler aktarabileceğiniz tecrübe ve önerileriniz nelerdir, ileriye dönük olarak? Bu soruyu sorduktan sonra Ali Rıza bey aşağıdaki anıyı anlatırken çok duygulandı ve gözleri doldu.

Derneğin kırkıncı yıldönümünün kutlanacağı günlerde tanımadığım üç tane genç geldi üçünüde tanımıyordum. Ekrem Özcan, Birkan Özcan ve Metin Karaköcekmiş. Kapı çaldı kapıyı açtım, buyurun dedim. Hanım içeride yatıyor. Dedilerki amca biz dernekten geldik. Buyurun dedim, içeri aldım. Dedilerki; Senin bir sözün vardı herzaman kongrelerde, etkinliklerde söylediğin. "Biz diktik bir ağaç, bir fidan bunu büyütüp gölgesinde oturacaksınız. Ovacığı onun altına toplayacaksınız" derdin dediler. Bizde ağacı suladık ,büyüttük 40. yılını kutluyoruz. Sen zaten fahri başkanımızsın. Başımızda bulunmanızı istiyoruz, onun için geldik. Duygulandım, çok duygulandım ozaman. Dedimki hanım içeride hasta yatıyor, bacağı kırıldı. Fakat onuda alacağım, arabaya koyacağım, geleceğim dedim. Benim için çok mutlu bir gündü. Ve gittik 40. yıl dolayısıyla verilen o yemeğe. Çok mutlu oldum, çok duygulandım. Orada gençlere hitaben bir konuşma yaptım. Gençlerin hepsinden memnunum. Dernekçilikte memnun etmek zordur. Dernekçinin mükafatı iftiradır dedikodudur. Bunlara aldırmadık. Derneğin yaşaması için. Çok çektik; Ahmet Mehmete kızmış, dernekten istifa ediyor. Ya bu dernek hepimizin senin değil, benim değil, onun değil. Yani gençlerden çok memnunm. Bugüne kadar getirdiler. Bundan sonra köyün adını daha ileri taşısınlar. Ben ölene kadar mutluluk duyarım. Hepsine teşekkür ederim. Benim köyümün insanları iyidir. Dernekçiliği çok seviyorum. Bugüne kadar İstanbulda en az 200-250 kadar köy derneği kurdum çeşitli il ve ilçelere. Kongrelerini, konserlerini yaptım. Benim ilgim olan derneklerin hiçbirisi politikaya girmedi. Politikanın dernekte yeri yok bana göre. Benim kendi köyümün derneğinede girmesinide hiçbir zaman istemem. Daima toleranslı davransınlar, kimi akıllı olur, kimi deli olur. Yönetime gelenler aklı başındaki insanlar olsunlar bu derneği yaşatsınlar. Ogünkü arkadaşlara, bugünkülerede, üyelerede sonsuz teşekkür ediyorum.

Ali Rıza bey, bu güzel söyleşiyi yapmak için bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.